Navigasyonu görüntüle İçeriği görüntüle

Bankacılığın Tarihçesi ve Türkiye’de Bankacılık Türleri

​​​​​​​​​​Bankacılık, ilk para birimlerinin basılmasından ve varlıklı insanların paralarını saklamak için güvenli bir yere ihtiyaç duyduklarını fark etmelerinden bu yana varlığını sürdürüyor. Antik dünyadan günümüze uzanan bu uzun tarihi geçmiş; savaşların, ticaretin, iktidar mücadelelerinin, uygarlık yolculuğumuzun, modern ekonomilerin doğuşunun ve dijitalleşmenin tarihini de bünyesinde barındırıyor.

Bugün hem bireyler hem de kurumlar olarak hepimiz muazzam bir finansal ağın parçalarıyız. Maaş ödemelerinden alışverişe kadar neredeyse bütün para akışını bankacılık ağı üzerinden yapıyor, birikimlerimizi bankada değerlendiriyor, küçük ya da büyük yatırımlarımızı bankaların sağladığı finansman çözümleriyle gerçekleştiriyoruz.

Günümüz bankacılık sistemini daha iyi kavramak, kat ettiğimiz yolu öğrenmek istiyorsanız uzun bir yolculuğa çıkmaya hazır olun. Bu yazımızda dünyada ve Türkiye’de bankacılığın tarihsel gelişimini, ülkemizdeki bankacılık türlerini ve aralarındaki farkları detaylı olarak inceleceğiz.

Banka Nedir?

“Banka" terimi genel olarak müşterilerine çeşitli finansal ürün ve hizmetler sağlayan kuruluşları ifade eder. Bankalar tasarruf sahiplerinden fon toplayan, topladıkları fonlarla bireysel ihtiyaçlar ve kurumsal yatırımlar için finansman sağlayan, ödemeler, güvenli depolama, döviz ticareti, yatırım gibi finansal faaliyetleri yürüten kurumlardır.

Bir dizi düzenleyici standart ve denetim sitemine tabi olarak yetkili makamlardan kuruluş ve faaliyete geçme izni alarak kurulan bankalar, ekonomik ve ticari hayat içinde son derece önemli bir yere sahiptir. Ülkenin ekonomik büyümesine, istikrarına ve refahına katkıda bulunurlar.

Hemen hemen bütün dillerde birbirine çok benzer şekillerde ifade edilen banka kelimesinin kökeninin İtalyanca “banca” ya da Fransızca “banque” kelimelerinden geldiği düşünülüyor. Her iki kelime de bank, sedir, dar oturak ya da tezgâh anlamına geliyor. Bankların ve tezgâhların günümüz bankalarına dönüşmesinin dünya bankacılık tarihi ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Rönesans döneminde, yerli ve yabancı paraların değişimi, bu işi yapan tüccarlar tarafından halka açık alanlarda ve genellikle yeşil örtü serilmiş olan bankların üzerinde yapılıyordu. Banklar zamanla yerlerini masalara ve dükkânlara bıraksa da isimleri hep aynı kaldı. ​

Dünya Bankacılığının Tarihsel Gelişimi

Başarılı ekonomilerin omurgasını oluşturan bankacılık sektörü dünyanın en eski iş kollarından biridir. Para birimleri kullanılmadan önce bankacılık, tahıl ve diğer ihtiyaçların ticareti yoluyla yapılıyordu. Çiftçiler bir sonraki mahsulleri büyürken sürekli bir gıda kaynağı sağlamak için tahıl bankalarına tahıl bırakabiliyor ve periyodik olarak çekebiliyorlardı.

Bu tahıl bankaları ilk olarak Mezopotamya'da Babil uygarlığı döneminde geliştirildi, sonrasında Mısırlılar tarafından mükemmelleştirildi. Tarihçiler, Mısır'daki tahıl bankacılığı sisteminin işlem hacmi ve ağ bağlantıları açısından günümüzün bankacılık sistemlerine benzediğine inanıyor. O dönemde emtiaya dayalı bankacılık sistemi hiç şüphesiz çok işe yarıyordu, ancak medeniyetler dünyaya yayıldıkça ve sınır ötesi ticaret gelişmeye başlayınca sistem yetersiz kalmaya başladı ve merkezi bir değişim aracına ihtiyaç duyuldu.

Metal paralar yani sikkeler, M.Ö. 700 yılında Lidyalılar tarafından bir değişim aracı kullanılmaya başlandı. Gümüş, bronz ve altın gibi değerli metallerin ticareti zaten aktif olarak yapılıyordu ama Kral Alyattes, ticaretin kolaylaşması ve halkının daha etkili bir şekilde alışveriş yapabilmesi için metal paraları kullanmaya karar verdi. Altın ve gümüş alaşımlı sikkeler, diğer uygarlıkların da bu sistemi benimsemesiyle; paraların standart bir değişim aracı olarak kabul edilmesinin, ticaretin genişlemesinin ve ekonomik ilişkilerin daha karmaşık hale gelmesinin önünü açtı.

Madeni paralar yaygınlaştıkça paraların muhafaza edilmesi gerekliliği de oraya çıktı. Yunanistan, Roma, Mısır ve Babil'deki tarihi kayıtlar, tapınakların parayı güvende tutmanın yanı sıra borç da verdiğini gösteriyor. Madeni paralar diğer mallara göre daha kolay değiş tokuş edilebiliyor ve istiflenebiliyordu, bu nedenle Roma döneminde zengin tüccarlar ihtiyacı olan insanlara madeni paraları faiziyle ödünç vermeye başladı. Tapınaklar, hükümdarlara verilenler de dahil olmak üzere büyük kredileri yönetirken, halkın ihtiyaçlarını günümüzün bankerlerine benzeyen tüccarlar karşılıyordu.

Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte, ticaret ve para sistemi de bozuldu. Altın ve gümüş sikke kullanımı azaldı, yerine bakır ve bronz sikke kullanılmaya başlandı. Bu da paranın değerinin düşmesine ve enflasyonun artmasına neden oldu. Ayrıca, kentlerin nüfusu azaldı, kırsal alanlarda feodal sistem yaygınlaştı. Bu sistemde, toprak sahipleri, köylülere toprak verir, karşılığında da vergi ve askerlik hizmeti alırdı. Bu durum, ticaretin ve bankacılığın gelişmesini engelledi.

Feodal dönemde de bankacılık faaliyetleri kiliseler ve manastırlar tarafından yürütülüyordu. Rönesans’la birlikte ticaretin canlanması, günümüz modern bankacılığının temellerinin atılmasının önünü açtı. Özellikle Cenova, Venedik, Floransa gibi kentlerde ticaretin finansmanı için bankalar kuruldu. Bugün İtalya’nın en büyük üçüncü bankası olan Banca Monte dei Paschi di Siena, 1472 yılında faaliyetlerine başladı. 1609 yılında kurulan ve modern bankacılığın başlangıcı olarak kabul edilen Amsterdam Bankası ise ulusal ve uluslararası ödemeler için etkili, verimli ve güvenilir bir sistem geliştirdi. Dünyanın ilk merkez bankası olarak kabul edilen Bank of England 1694 yılında kuruldu.

Değişen dünya düzeninde yerini giderek sağlamlaştıran modern bankacılık sistemleri, 19. yüzyılda Sanayi Devrimi ile birlikte yepyeni bir döneme girdi. Sanayi yatırımlarının finansmanı için bankacılık ve sigortacılık faaliyetleri gelişti. Bankalar, sanayicilerin taleplerini karşılamak ve ticari işlemleri kolaylaştırmak için yeni ürün ve hizmetler sunmaya başladı. Sayıları giderek artan merkez bankaları para politikaları uygulamak, para arzını ve döviz kurlarını denetlemek, bankacılık sektörünü düzenlemek gibi görevler üstlendi.

20. yüzyılın ilk yarısında başta ABD olmak üzere dünya, Büyük Buhran’ın etkileri ile mücadele etmek durumunda kaldı. Buhran finans ve bankacılık sektörü üzerinde yıkıcı etkilere neden oldu ve gelecekte yapılacak önemli finansal düzenlemelerin önünü açtı. II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, 1944 yılında uluslararası finansal sistemi düzenlemek amacıyla Bretton Woods Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalar, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (Dünya Bankası) gibi kuruluşları oluşturdu ve döviz kurlarını düzenlemeyi amaçladı.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken teknoloji alanındaki ilerlemeler, bankacılık sektöründe etkisini göstermeye başladı. Bugün vazgeçilmezimiz olan kredi kartları ilk olarak 1950 yılında Diners Club ile hayatımıza girdi. 1973 yılında finans işlemlerini küresel olarak hızlandırmak ve güvenli hale getirmek amacıyla SWIFT sistemi kuruldu.

Bugün bankalar küresel ölçekte işlem yapabilme kabiliyetine sahip finansal kurumlar haline geldi. ATM’ler, telefon bankacılığı, elektronik fon transferi gibi uygulamalarla başlayan elektronik bankacılık çözümlerine artık mobil uygulamalar üzerinden rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Günümüzde bankacılık sektörü, teknolojinin etkisi ve değişen müşteri beklentileri ile sürekli olarak gelişmeye, dönüşmeye devam ediyor.

Türkiye’de Bankacılığın Tarihsel Gelişimi

Ülkemizde modern bankacılık Tanzimat’ın ilanının hemen ardından, 1847 yılında Galata bankerleri tarafından kurulan İstanbul Bankası ile başladı. İstanbul Bankası çok kısa bir süre faaliyet gösterebildi ve 1852 yılında faaliyetlerine son verilerek tasfiye edildi.

1856 yılında modern anlamdaki ilk ticaret ve mevduat bankası olan Osmanlı Bankası kuruldu. İngiliz sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankası, özel statüsüne rağmen devletin finansman ihtiyacını da karşılıyordu. Osmanlı İmparatorluğu 1840 yılında bütçe açıklarını kapatmak için kaime adında ilk kağıt paraların basımına başlamıştı. Ancak karşılıksız olarak basılan bu paralar mali istikrarın önünde büyük bir engel oluşturuyordu. Osmanlı Bankası bu sorunun çözümünde önemli adımlar attı ve kaimelerin büyük ölçüde geri çekilmesini sağladı. 1863 yılında ilk ulusal sermayeli banka olan Memleket Sandıkları kuruldu. Bankanın amacı çiftçilere uygun koşullarla kredi sağlamaktı. O günün zorlu koşulları içinde sermaye sorunları yaşayan bu yeni yapılanma kısa bir süre sonra Menafi Sandıkları olarak yeniden düzenlendi. 1888 yılında ise ilk devlet bankası sıfatıyla Ziraat Bankası kuruldu ve sandıkların alacakları bankaya devredildi.

1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar, bankacılık alanında Cumhuriyetin ilk on yılında atılan adımların temelini oluşturdu. 1924 yılında ilk özel sektör bankası olan Türkiye İş Bankası, 1925 yılında ilk kalkınma bankası olan ve sonrasında Sümerbank’a devredilen Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu. 1927 yılında kurulan Emlak ve Eytam Bankası ise 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası’na dönüştürüldü. Cumhuriyetin ilk döneminin bankacılık alanındaki en önemli gelişmelerinden birisi de 1930 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kurulması oldu. Merkez Bankasının kurulmasını takip eden yıllarda, bazılarının varlığı günümüzde de devam eden Sümerbank, İller Bankası, Halk Bankası gibi farklı görevler üstlenen devlet bankalarının kurulduğunu görüyoruz.

Bankacılık tarihi ülkelerin ve toplumların gelişim süreçleri ile doğrudan ilişkilidir. Ülkemizde de durum farklı değil. Cumhuriyetin ikinci yarısında artan nüfus, sanayileşme ve kentleşme para ve kredi ihtiyacının artmasına, bu durum da mevduat toplamaya yönelik şube bankacılığının önem kazanmasına neden oldu. Pek çok özel banka bu dönemde kuruldu ve ülke genelinde şube ağları oluşturmaya başladı.

İlerleyen yıllarda petrol krizi gibi dünyayı etkileyen ekonomik çalkantılar bankacılık sektörünü de etkiledi. 24 Ocak 1980’de uygulamaya konulan programla kapsamlı bir istikrar ve değişim programı devreye alındı ve uluslararası banka ve finans sistemi ile bütünleşme sürecine girildi. 1982 yılında Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe girdi. Kanun, sermaye piyasası araçlarının kullanımı için gerekli olan yasal ve kurumsal alt yapıyı oluşturmuş oldu. Serbest piyasa mekanizmasının işlerlik kazanmasına ve mali piyasaların serbestleşmesine yönelik düzenlemeler bankacılık sisteminde önemli etkilere neden oldu. 1986 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) faaliyete geçti. Yine 80’li yıllarda ülkemiz katılım bankacılığı ile tanıştı. O dönemde Özel Finans Kurumu olarak adlandırılan ilk katılım bankası 1985 yılında hizmet vermeye başladı.

1994 yılında yaşanan büyük kriz, finansal sektörü ve bankaları oldukça sarsmış olmasına rağmen toparlanma süreci hızlı oldu. 1998 yılında IMF ile mali sektörde denetime yönelik düzenlemelerin artırılmasını içeren bir “izleme anlaşması” imzalandı. 1999 yılında bankaların faaliyete başlamaları, faaliyetlerinin izlenmesi, denetlenmesi ve denetim sonuçlarının karara bağlanması amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kuruldu. Yine aynı yıl Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TSMF) da faaliyetlerine başladı.

2000’li yıllar bankacılık sektöründe iz bırakacak ve sonrasında önemli düzenlemeleri beraberinde getirecek olan sarsıntılarla başladı. Döviz kurunda ve faiz oranlarında meydana gelen büyük dalgalanmalar nedeniyle çok sayıda banka zarar etti ve TSMF’ye devredildi. 2001 krizinin ardından fona devredilen banka sayısı 19’a ulaştı. Bu yıkıcı krizin altından kalkabilmek için yeniden yapılandırma programı devreye alındı. Program ekonomideki yapısal sorunların giderilmesini, finansal sistemin mali yapısının güçlendirilmesini, enflasyonun düşürülmesini, bankacılık sisteminin güçlendirilmesini hedefliyordu. Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması kriz sonrasındaki dönemde de devam etti. Özel sermayeli bankaların güçlendirilmesi, TSMF kapsamına alınan bankaların tasfiyesi ya da satışı, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması ve sektörün denetlenmesi ile ilgili çalışmalar sektörde olumlu anlamda önemli bir yol kat edilmesini sağladı.

Günümüzde bankacılık sektörü istikrarlı bir şekilde büyümeye devam ediyor. BDDK verilerine göre Ekim 2023 döneminde Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 21 trilyon 757 milyar 871 milyon olarak gerçekleşti ve sektörün aktif toplamı 2022 yıl sonuna göre 7 trilyon 410 milyar 481 milyon TL arttı.

Bugün ülkemizde 34’ü mevduat bankası, 19’u kalkınma ve yatırım bankası, 8’i katılım bankası ve bir tanesi de TSMF bünyesinde olmak üzere toplam 62 banka faaliyet gösteriyor.

Türkiye’de Türlerine Göre Bankacılık Faaliyetleri Nelerdir?

Bankalar faaliyetlerine, sahipliklerine ve amaçlarına göre farklı türlere ayrılır ve türü ne olursa olsun hepsi finansal ekosistemde ekonominin istikrarına ve büyümesine katkıda bulunan belirli bir rol oynar. Şimdi gelin ülkemizde faaliyet gösteren bankacılık türlerine özelliklerine ve aralarındaki farklara bir göz atalım.

banka-nedir-bankacilik-turleri 

Katılım Bankacılığı

Katılım bankaları her türlü bankacılık faaliyetini faizsizlik prensipleri çerçevesinde gerçekleştiren, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayan, ortaklık ve finansal kiralama gibi yöntemlerle fon kullandıran bir bankacılık türüdür. 2005 yılında kurulan Türkiye Finans da ticari/kurumsal bankacılık ve perakende bankacılık segmentlerinde geniş bir müşteri kitlesine yenilikçi ve katma değeri yüksek ürün, hizmet ve çözümler sunan bir katılım bankasıdır. Katılım bankalarında faiz ve belirsizlik içeren aşırı riski ve spekülatif işlemlere yer verilmez. Alkollü içecek, şans oyunları, silah ve tütün ürünleri gibi toplum için zararlı bulunan konularda bankacılık işlemi yapılmaz.

Katılım bankaları sahipliklerine göre iki türe ayrılır:

Özel Katılım Bankaları

Ülkemizde özel katılım bankalarının geçmişi 80’li yıllara uzanıyor. Faizsiz bankacılıkla ilgili ilk yasal düzenlemeleri içeren kararname 1983 yılında yürürlüğe girdi. Bu kararname ile o dönemde “Özel Finans Kurumu” olarak adlandırılan katılım bankalarının hukuki alt yapıları oluşturuldu. İlk Özel Finans Kurumları da 1984 yılında kuruldu ve bir sonraki yıl hizmet vermeye başladı. 1999 yılında ‘Bankalar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’ ile özel finans kurumları, çalışma prensipleri korunarak Bankalar Kanunu kapsamına alındı.

2001 yılında yapılan yeni düzenlemelerle Özel Finans Kurumları Birliği kuruldu ve özel finans kurumlarının birliğe üye olma zorunluluğu getirildi. Birlik tarafından, özel cari hesaplar ve katılma hesaplarında bulunan tasarrufları korumak amacıyla Güvence Fonu oluşturuldu.

2005 yılında unvanları Katılım Bankası olarak değiştirilen özel finans kurumları 5211 sayılı yeni Bankacılık Kanunu kapsamı altına alındı. Özel Finans Kurumları Birliğinin adı Katılım Bankaları Birliği olarak değiştirildi. Birliğin sorumluluğunda olan Güvence Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildi ve o gün için katılım bankalarındaki gerçek kişilere ait Türk lirası ve yabancı para cinsinden hesapların bir kişiye ait tutarın 50 bin TL’ye kadarlık kısmı TSMF güvencesine alındı. Bugün ise gerçek ve tüzel kişiler için özel cari hesaplar ve katılma hesapları toplamının 400.000 TL’ye kadar olan kısmı TSMF güvencesi altındadır.

1991 yılında kurulan Anadolu Finans ile 1985- 2001 yılları arasında Faisal Finans Kurumu adıyla katılım bankacılığı hizmeti sunan Family Finans’ın güçlerini birleştirmesiyle kurulan Türkiye Finans da 2005 yılından itibaren katılım bankası olarak hizmet vermeye başladı. Bugün itibarıyla ülkemizde ikisi sadece dijital ortamda hizmet veren beş özel katılım bankası bulunuyor.

Kamu Katılım Bankaları

Kamu katılım bankalarının kurulması ile ilgili ilk karar 10. Kalkınma Planı (2014-2018) kapsamında alındı ve sektörün gelişimini desteklemek amacıyla kamu sermayeli katılım bankasının kurulmasına yönelik hazırlık çalışmalarının tamamlanacağı açıklandı. 2015 yılından itibaren kamu sermayeli katılım bankaları sisteme dahil olmaya başladı.

İlk olarak 2015 yılında, sermayesinin tamamı T.C. Hazinesi tarafından ödenmiş olan Ziraat Katılım Bankası hizmet vermeye başladı. Onu 2016 yılında faaliyetlerine başlayan Vakıf Katılım Bankası izledi. Halen hizmet vermekte olan üç kamu katılım bankasından sonuncusu olan Emlak Katılım ise 2019 yılında faaliyet izni aldı.

Ticaret (Mevduat) Bankacılığı

Ticaret ya da diğer adıyla mevduat bankacılığı; kendi nam ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak başta olmak üzere farklı bankacılık ürünleri ile parasal işlemlerde düzeni sağlamak amacıyla kurulan, bireysel müşterilerin yanı sıra küçük, orta ve büyük ölçekli ticari işletmelere hizmet veren bankacılık türüdür. Mevduat bankaları da tıpkı katılım bankaları gibi sahipliklerine göre farklı türlere sahiptir.

Kamu Mevduat Bankaları

Devlet sermayesi ile kurulan kamu mevduat bankaları; mevduat toplama ve kredi kullandırma işlemlerinin yanı sıra devletin para ve maliye politikalarının etkin bir şekilde uygulanmasına yardımcı olmaları ve krizlere karşı dayanıklılığı artırmaları açısından da önem taşır. Türkiye’de bugün üç kamu mevduat bankası hizmet veriyor.

Özel Mevduat Bankaları

Özel mevduat bankalarını; sermayesinde kamu payı bulunmayan, özel kişi ve kuruluşların sahip olduğu bankalar olarak tanımlayabiliriz. Bugün itibarıyla Türkiye’de 31 özel mevduat bankası hem bireysel hem de ticari müşterilere bankacılık hizmeti vermeye devam ediyor.

Yabancı Mevduat Bankaları

Yabancı mevduat bankaları, sermayesinin tamamı yabancı uyruklu kişi ve kuruluşlara ait olan bankalardır. Bu grup içinde Türkiye’de şube açan yabancı sermayeli bankalar olduğu gibi, yerli sermaye ile kurulmuş olmasına rağmen zaman içinde yabancı kişi ve kurumlara satılmış olan mevduat bankalarını da sayabiliriz. Halihazırda ülkemizde kurulmuş veya Türkiye’de şube açan 16 yabancı sermayeli banka bulunuyor.

Kalkınma ve Yatırım Bankacılığı

Kalkınma ve yatırım bankacılığı, bir ülkenin ekonomik kalkınmasına, sanayileşmesine ve yatırım fırsatlarına katkı sağlamak amacıyla faaliyet gösteren bir bankacılık türüdür. Gelişmekte olan ülkelerde genellikle birlikte ele alınmalarına rağmen aslında iki farklı bankacılık türünü kapsar.

Kalkınma bankaları gelişmekte olan ülkelerde iktisadi kalkınmayı desteklemek ve kredi vermek amacıyla hizmet verir. Yatırım bankaları ise kalkınma bankalarının çalıştığı alanlar dışında faaliyet gösterir ve özel şirketlerin menkul kıymet ihracını başlatan, bu kurumlara garanti veren, ihraç edilen menkul kıymetlerin tedavülünü sağlayan finansal aracılar olarak tanımlanabilir.

Kalkınma ve yatırım bankaları mevduat kabul etmez, sermaye piyasası araçlarını kullanarak projeler için orta ve uzun vadeli fon sağlar, yatırım yapar ve danışmanlık hizmeti verir. Bu özellikleriyle mevduat bankalarından oldukça farklıdır. Kalkınma ve yatırım bankaları da sermaye yapılarına göre türlere ayrılır. Ülkemizde faaliyet gösteren 15 kalkınma ve yatırım bankasının 3’ü kamu sermayeli, 8’i özel sermayeli ve 4’ü de yabancı sermayelidir.

Kamusal Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Kamusal sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları; devlet tarafından kurulan ve çeşitli ekonomik kalkınma projelerine finansal destek sağlamak, stratejik sektörlere yatırım yapmak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek amacıyla faaliyet gösteren finansal kuruluşlardır. Kamu sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları genellikle devletin ekonomik politikalarını uygulama ve destekleme amacı güderler.

Özel Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Özel sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları, adından da anlaşılacağı gibi özel sektör tarafından kurulan ve faaliyet gösteren bankalardır. Sanayi, yenilenebilir enerji, turizm, eğitim, sağlık gibi sektörlerde yatırım yapmak isteyen özel şirketlere ve yabancı teşebbüslere proje finansmanı ve kurumsal kredilerin yanı sıra danışmanlık hizmeti de sunarlar.

Yabancı Sermayeli Kalkınma ve Yatırım Bankaları

Yabancı sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları; bir ülkedeki ekonomik faaliyetleri desteklemek, projelere finansman sağlamak ve genel olarak ekonomik kalkınmayı teşvik etmek amacıyla faaliyet gösteren, sermayesi yabancı uyruklu kişi ya da kurumlara ait olan bankalardır.

Katılım Bankacılığı ile Mevduat Bankacılığı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Katılım ve mevduat bankaları bireysel ve ticari bankacılık hizmeti almak isteyenlerin ihtiyaçlarına yönelik pek çok benzer ürün ve hizmet sunuyor. Ancak her iki bankacılık türü birbirinden tamamen farklı işleyiş prensiplerine sahip. Katılım ve mevduat bankacılığı arasındaki farkları şöyle sıralayabiliriz:

  • Katılım bankacılığı, İslami prensiplere uygun olarak faizsiz finansal hizmetler sunarken, mevduat bankacılığı genellikle faizli krediler ve mevduatlar üzerinden gelir elde eder.
  • Katılım bankacılığı, kâr ve zarar ortaklığı temelinde çalışarak müşterileri ile riski paylaşır. Mevduat bankacılığında müşteri riski taşımadan faiz getirisi elde eder.
  • Katılım bankacılığı projelerin gerçekleştirilmesi için finansman sağlarken, mevduat bankacılığı genellikle ticari krediler ve bireysel krediler üzerine odaklanır.
  • Katılım bankacılığı, yatırımları etik ve İslami kurallara uygun olarak değerlendirir. Mevduat bankacılığı ise geniş bir finansal yelpazede faaliyet gösterir.
  • Katılım bankacılığı, müşterilerin yatırımları üzerinden elde edilen kârı önceden belirlenmiş oranlar dahilinde adil bir şekilde dağıtır. Mevduat bankacılığında faiz geliri piyasa koşullarına göre bankanın kontrolünde belirlenir.

Katılım Bankacılığı ile Kalkınma Bankacılığı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Katılım bankacılığı ve kalkınma bankacılığı hem kuruluş amaçları hem de işleyiş biçimleri bakımından birbirinden oldukça farklı iki bankacılık türüdür. İkisi arasındaki farkları genel olarak şöyle listeleyebiliriz:

  • Katılım bankacılığı, faizsizlik prensiplerine göre çalışan, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp ticaret, ortaklık ve finansal kiralama gibi yöntemlerle fon kullandıran bir bankacılık modelidir. Kalkınma bankacılığı ise ekonomik ve sosyal kalkınmayı desteklemek amacıyla uzun vadeli kredi, sermaye ortaklığı, teknik yardım ve danışmanlık gibi hizmetler sunar.
  • Katılım bankacılığı faiz ve belirsizlik ihtiva eden, aşırı riskli ve spekülatif işlemlere yer vermez. Alkollü içecek, şans oyunları, silah ve tütün ürünleri gibi toplum için zararlı bulunan konularda bankacılık işlemi yapmaz. Kalkınma bankacılığı faizli kredi vermekle birlikte, yatırım projelerinin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini de değerlendirir. Kalkınma bankaları, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun olarak, çevre koruma, yoksulluk azaltma, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda da duyarlılık gösterir.
  • Katılım bankacılığı, tasarruf sahiplerinden topladığı fonları, faizsiz finansman prensipleri dahilinde ticaret ve sanayide değerlendirerek, oluşan kâr ve zararı tasarruf sahipleriyle paylaşır. Kalkınma bankacılığı ise kendi kaynaklarının yanı sıra uluslararası finans kuruluşlarından sağladığı fonları, kalkınmaya yönelik projelere kullandırarak, faiz geliri elde eder.

Katılım Bankacılığı ile Yatırım Bankacılığı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Katılım bankacılığı ile yatırım bankacılığı farklı amaçlara hizmet eden ve farklı finansal modelleri benimseyen bankacılık türleridir. Aralarındaki farkları şöyle sıralayabiliriz:

  • Katılım bankacılığı İslami finans prensiplerine uygun olarak faaliyet gösterir. Yatırım bankacılığı ise konvansiyonel finans kurallarına tabidir.
  • ​ Katılım bankacılığı bireysel ve ticari müşteriler için geniş yelpazede ürün ve hizmet sunar. Yatırım bankacılığı ise sigortalama, birleşme ve devralma danışmanlığı gibi hizmetler sağlayarak hükümetlere, şirketlere ve kurumlara uzun vadeli kredi veren bir bankacılık modelidir.
  • Katılım bankacılığı, ülke ekonomisine katkıda bulunmak, faiz hassasiyeti nedeniyle klasik bankalara gitmeyen fonları ekonomiye kazandırmak ve tasarruf sahiplerinin fonlarını güvenle saklamalarına ve değerlendirmelerine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur. Yatırım bankacılığı ise sermaye piyasasının gelişmesine katkıda bulunmak, şirketlere finansal danışmanlık sağlamak ve uluslararası ticareti desteklemek amacıyla kurulmuştur.

Mevduat Bankacılığı ile Yatırım Bankacılığı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Mevduat bankacılığı ile yatırım bankacılığı farklı işlevlere ve farklı risk toleranslarına sahip bankacılık türleridir. Aralarındaki farkları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Mevduat bankacılığı nakit akışı odaklı bir bankacılık modelidir. Yatırım bankacılığı ise varlık odaklıdır.
  • Mevduat bankacılığı bireyler, küçük ve orta ölçekli işletmeler gibi geniş bir müşteri kitlesine odaklanır. Yatırım bankacılığı ise genellikle büyük şirketler, hükümetler ve büyük yatırımcılar gibi kurumsal müşterilere yöneliktir.
  • Mevduat bankacılığı likidite yönetimi, yatırım bankacılığı risk yönetimi yapar.
  • Mevduat bankacılığı daha düşük risk profiline sahiptir ve genellikle müşteri mevduatlarını güvenli bir şekilde yönetir. Yatırım bankacılığı daha yüksek risk profiline sahiptir, finansal piyasalarda ticaret yapabilir ve daha karmaşık türev ürünleri kullanabilir.

Kalkınma Bankacılığı ile Yatırım Bankacılığı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Kalkınma ve yatırım bankacılığı, aralarındaki hukuki ve mali benzerliklere rağmen farklı ama birbirlerini tamamlayan iki farklı bankacılık türüdür. Her iki bankacılık türü arasındaki farklar şöyledir:

  • Hem kalkınma bankacılığının hem de yatırım bankacılığının ülkelerin sanayileşmesinde önemli etkileri vardır. Ancak kalkınma bankacılığı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösterirken, yatırım bankalarının etkin olarak faaliyette bulunabilmesi, sermaye piyasasının gelişmiş olmasına bağlıdır.
  • Kalkınma bankaları, işletmelere doğrudan orta ve uzun vadeli kredi verirken, yatırım bankaları menkul kıymet ihraç ederek veya aracılık yaparak finansman sağlar.
  • Kalkınma bankaları sanayi sektörünü öncelikli olarak desteklerken, yatırım bankaları sanayi sektörünün yanı sıra her türlü şirket için borç ve öz sermaye teminatları, birleşme ve devralmalar, yeniden yapılanmalar gibi hizmetler sunar.
  • Kalkınma bankaları, mevduat kabul etmez ancak yatırım bankaları katılım fonu kabul edebilir.

Türkiye’de Bankacılık Sektörünün Rolü Nedir?

Bankacılık sektörü, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunan, finansal sektörün en büyük ve en etkin bileşenidir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bankalar farklı türleriyle, hem bireylerin hem de işletmelerin temel finansal ihtiyaçlarını yerine getirerek ekonominin sağlıklı bir şekilde işlemesine katkıda bulunur. Bankaların faaliyetleri özel düzenlemelere tabidir. Türü ne olursa olsun bütün bankalar ilgili kamu kuruluşları tarafından sürekli izlenir ve denetlenir.

Bankaların ekonomik sistem içindeki en önemli işlevleri arasında finansal aracılık yapma, likidite sağlama, kredi taleplerini değerlendirme ve izleme, gelir ve servet dağılımını etkileme, para politikalarının etkinliğini artırma, ulusal ve uluslararası ticareti geliştirme faaliyetlerini sayabiliriz. Genel olarak bankaların işlevlerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Bankalar hükümetler tarafından belirlenen ve Merkez Bankası tarafından farklı araçlar kullanılarak uygulanan para politikalarının amacına ulaşmasında etkin rol oynar.
  • Bankalar suç gelirleriyle mücadele edilmesini ve paranın kayıt altına alınmasını sağlar.
  • Öncelikli sektörler, bölgeler ve gelir grupları için geliştirdikleri ve uyguladıkları kredi/finansman politikalarıyla gelir ve servet dağılımı üzerinde olumlu bir rol oynarlar.
  • Kişiler ve kurumlar arası ödeme mekanizmalarının etkin bir şekilde işlemesi için banka ve kredi kartları, para transferleri, fatura ve vergi ödemeleri gibi sistemlerin sorunsuz işlemesini sağlarlar.
  • Topladıkları kaynakları ekonominin ve toplumun ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlara aktararak yatırım, üretim, ticaret, eğitim, enerji, ulaştırma, haberleşme gibi altyapı yatırımları için kaynak sağlarlar. Böylece sağlıklı büyüme, kalkınma, refah artışı ve istihdama destek olurlar.
  • Mevcut atıl fonları yeniden ekonomiye dahil ederek hem tasarruf sahipleri hem de finansman ihtiyacı duyanlar için maksimum fayda sağlarlar.
  • Müşterilerinin finansal varlıklarını ve riskleri güvenli ve etkin bir şekilde yönetirler.
  • Belge karşılığı ödeme, peşin ödeme, alıcı firma prefinansmanı, banka teminatı, akreditif, forfaiting, faktoring gibi hizmetlerle dış ticareti finanse ederek ithalat ve ihracat işlemlerinin daha güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlarlar.
  • Yurt dışı piyasalardan finansman sağlarlar.
dijital-bankacilik-uygulamalari 

Türkiye’de Dijital Bankacılık

Geçtiğimiz yirmi yılda internet altyapısındaki gelişmeler, mobil cihazların kullanımının yaygınlaşması finansal hizmetlerin dijital kanallar üzerinden sunulmasını ve kullanılmasını önemli oranda artırdı. Türkiye ilk ATM cihazıyla 1982 yılında, EFT ile 1992 yılında, ilk internet şubesi ile 1997 yılında tanıştı. Bugün geldiğimiz noktada bankalar, hızlı değişen ve gelişen ekonomik ve teknolojik imkânları kullanarak dijital kanallar üzerinden geliştirdikleri ve sundukları geniş bir ürün ve hizmet çeşitliliğine sahip.

Bankacılık işlemlerinin dijitalleşmesinde müşterilerin talep ve beklentileri önemli rol oynuyor. Finansal işlemleri zaman ve mekândan bağımsız, kullanıcı dostu uygulamalar üzerinden gerçekleştirmek giderek daha çok tercih ediliyor.

Türkiye’de dijital bankacılığın gelişimini destekleyen en önemli gelişmelerden birisi hiç şüphesiz 2021 yılında yayınlanan Uzaktan Müşteri Edinimi düzenlemesi oldu. Düzenleme, dijital bankacılık uygulamalarında ek maliyet anlamına gelen ıslak imza ihtiyacını ortadan kaldırdı. Hem bankalar hem de müşteriler için müşteri olma ve finansal hizmetler için başvuru yapma süreçlerine büyük bir hız ve esneklik kazandırdı.

Türkiye’de dijital bankacılığın önemi, hem bankalar hem de müşteriler açısından farklı boyutlarda ortaya çıkıyor. Dijital bankacılık bankalar için maliyet avantajı, gelir artışı, hızlı işlem yapma, işlem takibi ve işlem çeşitliliği gibi bir çok avantajı beraberinde getiriyor. Ayrıca hizmetlerini ve hitap ettikleri müşteri segmentlerini genişletmelerine olanak tanıyor.

Dijital bankacılık, müşteriler için ise kolay ve hızlı bir şekilde finansal hizmetlere erişim, daha uygun fiyatlı ve çeşitli ürün ve hizmetler, daha güvenli ve şeffaf bir bankacılık deneyimi gibi faydalar sağlıyor. Ayrıca, dijital bankacılık, aktif banka müşterisi olmayan kişilerin de finansal hizmetlere erişmesine imkan tanıyor.

Türkiye’de dijital bankacılığın geldiği noktayı Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayımlanan raporlardan takip etmek mümkün. Eylül 2023 Dijital, İnternet ve Mobil Bankacılık İstatistiklerine göre Türkiye’de aktif dijital bankacılık müşteri sayısı yaklaşık 107 milyon kişiye ulaştı. Bu sayının 1 milyon 885 bin kişisi “sadece internet bankacılığı” işlemi yaptı. “Sadece mobil bankacılık” işlemi yapanları sayısı ise 93 milyon 648 bin kişi oldu. Bu sayı mobil bankacılık uygulamalarının ne derece benimsendiğinin en önemli göstergelerinden birisi. Yine aynı dönem içinde mobil bankacılık uygulamaları üzerinden yapılan finansal işlemlerin toplam adedi 2 milyar 331 milyon, tutarı ise 21 trilyon 575 milyar TL oldu.

​ Türkiye Finans da katılım bankacılığı alanında müşterilerine sunduğu ürün ve hizmetlerde dijitalleşmeyi merkeze alan bir bakış açısıyla hareket ediyor. Bugün, hem İnternet Şubesi hem de Mobil Şube üzerinden görüntülü görüşme ile müşteri olma, hesap açma, para transferleri, fatura ve kredi kartı işlemleri, yatırım hizmetleri, finansman başvuruları, vergi ödemeleri, sigorta poliçesi satın alma, kare kodlu işlemler de dahil olmak üzere çok sayıda dijital bankacılık hizmetine ulaşılabiliyor. Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. İşbu blog sayfası aracılığı ile sunulan tavsiyelere dayanarak alınan/alınacak yatırım kararlarının ve yapılan/yapılacak alım satım vb. işlemlerinden ve bu işlemlerin olası neticelerinden Türkiye Finans Katılım Bankası AŞ herhangi bir surette sorumlu değildir.

En Çok Okunan Bloglar