Dilimize Arapça halk, ahali anlamındaki “cumhur” sözcüğünden geçen cumhuriyet kelimesi özgürlüğü, eşitliği ve halkın egemenliğini esas alan bir yönetim biçimini tanımlar. Çöküş dönemini yaşayan ihtişamlı bir imparatorluktan cumhuriyetin ilanına yani egemenliğin halka ait olduğu bağımsız bir devlete uzanan yolculuğumuz hiç kolay değildi. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 günü ilan edildi. Bu yıl 101. yıldönümünü kutladığımız bu özel tarih, toplumsal hafızamızda bir yönetim biçimi değişikliğinden çok daha fazlasını ifade ediyor ve kutladığımız her yıl demokrasiye, adalet ve özgülüğe olan inancımızı tazeliyor.
Gelecekte de cumhuriyete uyanmaya devam etmek için geçmişi çok iyi bilmemiz gerekiyor. Şimdi gelin, en büyük emanetimiz olan cumhuriyetimizin neden bu kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlamak için 101 yıl öncesine uzanan bir yolculuğa çıkalım. Cumhuriyet’in ilan edildiği dönem ile birlikte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın anlamını bir kez daha anımsayalım.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Nedir?
Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından cumhuriyet yönetimi ilan edilmesi anısına her yıl 29 Ekim günü kutlanan bir mili bayramdır. 1919’da başlayan milli mücadelenin başarıyla sonuçlanmasının ardından, 1876 yılına kadar mutlak monarşi, daha sonrasında ise meşrutiyet ile yönetilen Osmanlı İmparatorluğu tamamen yıkıldı ve yerini halk egemenliğini esas alan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne bıraktı. Bu özel gün, 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile milli bayram olarak kabul edildi ve her 29 Ekim’de ülke çapında coşkuyla kutlanmaya başladı.
Bağımsızlığa Giden Yol: 29 Ekim’in Tarihçesi
Cumhuriyet’in ilanı sadece bir yönetim değişikliği değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde başlayan büyük bir toplumsal ve siyasal dönüşümün doruk noktasıdır. 17. yüzyıldan itibaren gerileme dönemine giren imparatorluk, 19. yüzyıla geldiğimizde askeri başarısızlıklar ve iç isyanlarla zayıflamıştı ve Avrupa tarafından
“hasta adam” olarak adlandırılıyordu. Batı’da yaşanan sanayi devrimiyle baş edemeyen Osmanlı ekonomisi giderek daha da geriliyordu. Üstelik İmparatorluğun farklı bölgelerindeki milliyetçi hareketler giderek etkisini artırıyordu. Bu gidişin yönünü değiştirmek amacıyla Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi reform hareketleri başlatılsa da yeterli olmadı. 20. yüzyılın başında patlak veren 1. Dünya Savaşı’nın sonunda ise tamamen dağılma süreci başladı. 1914 yılında başlayan savaşta Almanya’nın yanında yer alan Osmanlı Devleti, 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi ile savaşın mağlubu olarak kabul edildi. Mütarekenin 7. maddesi, itilaf devletlerine güvenliklerini tehlikede görmeleri halinde stratejik yerleri işgal etme hakkı tanıyordu ve Anadolu topraklarının fiilen işgali kısa süre içinde başladı. 15 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetlerinin İzmir bölgesine yaptıkları çıkarma, üç yıl sürecek olan Milli Mücadelenin fitilini ateşledi.
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun sona erdiği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı kritik bir dönem başladı. Milli mücadele yılları boyunca Türk halkı Sevr Antlaşması ile dayatılan işgal ve parçalama planlarına topyekûn bir direniş sergiledi.
Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri düzenlendi. Her iki kongrede alınan kararlar aslında bağımsız bir devletin ilk işaretlerini veriyordu. Erzurum Kongresi’nde
“mevcut sınırları ile vatanın bir bütün olduğu” vurgulandı ve saltanat hükümeti milli iradeye tabi olmaya davet edildi. Sivas Kongresinde ise Misak-ı Milli esasları belirlendi, Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder hale geldi, manda yönetimi kesin olarak reddedildi ve ulusal örgütlenme tüm vatanı kapsadı.
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilmesinin ardından zaten etkisini hayli yitirmiş olan Meclis-i Mebusan tamamen dağıtıldı. Bunun üzerine 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Zor koşullar altında farklı cephelerde yürütülen silahlı mücadele ise düzenli orduların kurulması ile başka bir boyut kazandı. 1921 yılında kazanılan İnönü Zaferleri ve Sakarya Meydan Muharebesi’nden bir yıl sonra 1922 yılının Ağustos ayında başlayan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos günü benzersiz bir zaferle sonuçlanan Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin ardından Anadolu toprakları düşman işgalinden temizlendi.
1922'de Osmanlı Saltanatı resmen kaldırıldı. Bu önemli adım, sadece Osmanlı Devleti’nin sonu değil, aynı zamanda Türkiye’nin yeni bir siyasi düzen kuracağı dönemin de başlangıcıydı. 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin bağımsızlığı uluslararası düzeyde tanındı. Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine, milli egemenlik ilkesi üzerine kurulu modern bir devletin doğuşu için gerekli olan zemin artık tamamen hazırdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 günü düzenlenen tarihi bir otumla cumhuriyet rejimini ilan etti ve Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk cumhurbaşkanı olarak seçti.
Cumhuriyetin ilanı sadece bir siyasi dönüşümü değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir devrimi de başlatması açısından oldukça önemlidir ve Türk milletinin modern bir ulus-devlet kurma iradesinin yansımasıdır. Atatürk’ün önderliğinde kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti laiklik, modern hukuk ve demokratik değerleri esas alan bir yönetim anlayışını ve
“muasır medeniyetler seviyesine ulaşma” hedefini benimsedi.
Cumhuriyet Nasıl İlan Edildi?
Milli irade kavramı ilk olarak Erzurum Kongresinde dile getirildi. 23 Nisan 1920 günü açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi de milli egemenlik esasına dayanıyordu ve adı konulmamış olsa da yeni yönetim biçiminin tüm özelliklerini bünyesinde barındırıyordu. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada devletin yönetim şekli ile ilgili bir hüküm bulunmamasına rağmen
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” maddesi zaten sürecin varacağı noktayı işaret ediyordu. Yönetim şeklinin adının resmi olarak konulması için en büyük engel olan saltanat 1 Kasım 1921 tarihinde kaldırıldı. Lozan Barış Antlaşması’nın onaylanmasının ardından milli bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu. Geriye sadece yeni yönetim şeklinin resmi olarak kabul edilmesi ve duyurulması kaldı.
Milli mücadele dönemindeki meclis, işleyişi bakımından savaş sonrası atılacak adımlarda verimli çalışacak bir yapıya sahip değildi. Yaşanan kabine bunalımlarını aşmak için atılması gereken önemli bir adım daha vardı. Mustafa Kemal Paşa 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya Köşkü’nde bulunan arkadaşlarına
“Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” diyerek ilk açıklamayı yaptı. O gece İsmet Paşa ile birlikte sürecin nasıl yürütüleceğini planladılar ve 1921 Anayasası’nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladılar.
29 Ekim günü mecliste
“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” maddesinin yer aldığı tasarı üzerine konuşmalar yapıldı ve teklif 158 vekilin tamamının oy birliği ile kabul edildi. Cumhuriyet yönetimi alkışlarla ilan edildi.

Cumhuriyetin İlanında Meclisin Rolü
Cumhuriyet'in ilan edilmesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi oldukça belirleyici ve merkezi bir role sahiptir. Türkiye’de milli egemenlik fikrinin gelişimi, Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde yürütülen milli mücadele ile eş zamanlı olarak ilerledi. 1920 yılına geldiğimizde çöküş dönemini yaşayan Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesi zayıflamıştı ve İstanbul işgal altındaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 tarihinde, bu şartlar altında, Türk halkının kurtuluşunu ve bağımsızlığını sağlamak amacıyla, milli egemenliğin tek temsilcisi olarak kuruldu ve Kurtuluş Savaşı sürecinde ve sonrasında, gelecekteki yönetim şeklinin cumhuriyet olmasını sağlayacak kararları aldı. Altı yüz yıldan uzun süredir egemenliği elinde tutan saltanatın elinde kalan son güç de meclisin açılışı ile son buldu. Meclis, halkın ülkenin yönetimine ve kaderine ortak olmasının önünü açtı.
Cumhuriyetin ilanındaki en kritik adımlardan birisi 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması oldu. Bu karar ile padişahın otoritesine kesin olarak son verirken TBMM, yeni devletin yönetim şeklinin padişahlık değil milli iradeye dayanan bir rejim olacağını açıkça göstermiş oldu.
Cumhuriyetin İlanı: İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Büyük Millet Meclisinde cumhuriyetin ilan edildiği tarihi oturumda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı da belirlendi. Yapılan gizli oylama sonucu vekillerin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı olarak seçildi. Böylece meclis hükümeti sisteminden parlamenter rejime geçiş süreci de tamamlanmış oldu. Yeni sisteme göre cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanları seçerek cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, ilk hükümeti kurma görevini İsmet Paşa’ya verdi.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye: Yenilikler ve Reformlar
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde hızlı bir modernleşme ve çağdaşlaşma sürecine girdi. Milli egemenlik, laiklik ve çağdaşlık ilkeleri çerçevesinde şekillenen yeni yapı içinde siyasi, sosyal ve ekonomik alanda köklü reformlar gerçekleştirildi. Eğitim, hukuk, kadın hakları, ekonomi ve diğer alanlarda büyük yenilikler yapıldı. Bu süreçte farklı alanlarda gerçekleştirilen belli başlı reformları şu şekilde sıralayabiliriz:
- 3 Mart 1924 yılında Halifelik kaldırıldı. Bu gelişme Osmanlı’nın İslami temelli otoritesinin tamamen sona ermesi anlamına geliyordu. Böylece laik cumhuriyet yolunda en önemli adım atılmış oldu.
- 1924 yılında yeni anayasa kabul edildi. Bu anayasa Türkiye’nin yönetim şeklini daha açık ve net bir şekilde tanımladı.
- 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu’ndan esinlenerek hazırlanan Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Bu kanun ile evlilik, boşanma, miras gibi kişisel ilişkiler için laiklik esasına dayalı modern bir düzen getirildi. Çok eşlilik yasaklandı, eşit miras hakkı getirildi.
- İtalyan Ceza Kanunu ve Alman Ticaret Kanunu örnek alınarak modern hukuk sistemine geçildi. Bu reformlar, Türkiye’de hukukun evrensel standartlara uygun hale gelmesini sağladı.
- Genç Türkiye Cumhuriyeti dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren öncü devletlerden oldu. Kadınlara 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında ise genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
- 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatıldı, eğitim sistemi için devlet denetimi getirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
- 1928 yılında Latin alfabesine geçildi. Bu adım, okuma yazma oranını artırmayı ve halkın çağdaş dünya ile uyum sağlamasını hedefleyen önemli bir yenilikti.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında çok sayıda okul açıldı ve modern eğitim müfredatları oluşturuldu. Öğretmen yetiştiren kurumların kurulması da bu dönemde hız kazandı.
- Başlatılan eğitim seferberliği ile Ankara’dan başlayarak Anadolu'da da yeni yüksek öğretim kurumları açılmaya başlandı. 1925 yılında Hukuk Mektebi, 1926 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü, 1930 yılında ise Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu.
- Atatürk’ün direktifiyle 1931 yılında Türk Tarih Kurumu, 1932 yılında Türk Dil Kurumu kuruldu.
- 1925'te kabul edilen kanunlarla Hicri takvim ve alaturka saat sistemi kaldırıldı; miladi takvim ve Batı’daki zaman ölçüm sistemleri kabul edildi. Aynı dönemde ölçü birimleri de değiştirilerek metrik sisteme geçildi.
- 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi düzenlendi ve Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kazanması için yapılması gerekenler tartışıldı. Özel sektörün teşvik edilmesi, yerli sanayinin kurulması ve üretimin artırılması belirlenen temel amaçlar arasındaydı. Ayrıca ekonomik kalkınmanın ulusal bankalarla gerçekleşmesinin gerekliliği de öne çıkan görüşler arasındaydı. Bu doğrultuda 1924 yılında ticaretin finanse edilmesi amacıyla Türkiye’nin ilk ulusal bankası kuruldu.
- 1920’lerin sonlarında ve 1930’larda, Türkiye’de sanayileşme çabaları hız kazandı. Devletin öncülüğünde sanayi kuruluşları açıldı ve yerli üretim teşvik edildi. Tarımda ise modern araçların kullanımı ve tarım kooperatiflerinin kurulması gibi yenilikler gerçekleştirildi.
- 1930'lu yıllarda uygulamaya konulan devletçilik ilkesi ile devlet, ekonomide daha aktif bir rol oynamaya başladı. Bu politika çerçevesinde, büyük sanayi kuruluşları ve altyapı projeleri devlet tarafından desteklendi.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları
Cumhuriyetin ilan edildiği gün olan 29 Ekim, 1925 yılında çıkarılan özel bir yasa ile bayram olarak kabul edildi. Atatürk’ün 1933 yılında, cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları sırasında okuduğu 10. Yıl Nutkunda “en büyük bayram” olarak tanımladığı Cumhuriyet Bayramı hâlâ ilk günkü coşkusu ile tüm Türkiye’de kutlanmaya devam ediyor. Resmi törenler ve kutlamaların yanı sıra çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bu etkinliklerin doruk noktasını ise yurdun hemen her yerinde düzenlenen cumhuriyet yürüyüşleri oluşturuyor. Halkın kendi inisiyatifiyle düzenlediği yüksek katılımlı ve coşkulu bu yürüyüşler, cumhuriyetin temel değerlerine bağlılığımızı gösteren en güçlü sembollerden birisi olarak kabul ediliyor.
Türkiye Finans ile Her Sabah Cumhuriyete Uyanıyoruz
Türkiye Finans olarak tam 101 yıldır her sabah cumhuriyete uyanmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyor, cumhuriyetimizin her yaşı için hazırladığımız özel iletişim çalışmaları ile duygularımızı sizinle paylaşıyoruz. 2021 yılında da söylediğimiz gibi
yürüdüğümüz her yolun Cumhuriyet’e çıktığını biliyor, bugün de tıpkı 2022 yılında olduğu gibi hep birlikte #karakterimbağımsızlık diye haykırıyoruz. Cumhuriyetin her kazanımı için verilen emekleri biliyor, 100. yılımıza özel hazırladığımız
Cumhuriyetimizin Unutulmaz 100’leri başlıklı yazımızda olduğu gibi bu yolculukta önemli roller oynamış, geleceğe ilham vermeye devam eden isimleri saygı ile anıyoruz.
101. yılımızı kutlarken hazırladığımız filmde ise cumhuriyetin kazanımlarının bizim için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Çünkü her gün güvenle, neşeyle, onurla, sevgiyle, tutkuyla ve umutla cumhuriyete uyanıyor; özgür, demokratik ve eşit haklara sahip bir ülkede birlikte çalışıyor ve üretiyoruz.
Cumhuriyetimizin Geleceğine Destek Olmaya Devam Ediyoruz
Cumhuriyetimizin geleceği için hem geçmişimizin köklü mirasını hem de elde ettiğimiz kazanımların ne kadar değerli olduğunu genç nesillere aktarmamız; onların dünya standartlarına eğitim almış, donanımlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamamız büyük önem taşıyor. İşte bu nedenle, her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfına destek oluyor; cumhuriyetin temel ilkelerine sahip, donanımlı ve nitelikli bireyler olarak yetişmeleri ve hayallerini gerçekleştirebilmeleri için 101 çocuğumuza burs veriyoruz.
Nice yıllara büyük cumhuriyetimiz!
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. İşbu blog sayfası aracılığı ile sunulan tavsiyelere dayanarak alınan/alınacak yatırım kararlarının ve yapılan/yapılacak alım satım vb. işlemlerinden ve bu işlemlerin olası neticelerinden Türkiye Finans Katılım Bankası AŞ herhangi bir surette sorumlu değildir.