Navigasyonu görüntüle İçeriği görüntüle

30 Ağustos: Zafere Kulak Ver!

​​Zaferler kolay kazanılmaz. 30 Ağustos 1922 günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde kazanılan büyük zaferin arkasında da bütün imkânsızlıklara rağmen üç yıl boyunca sürdürülen çok büyük bir mücadele ve direniş yatar . İşte tam da bu nedenle bağımsızlık yolculuğumuzun dönüm noktası olan bu zafer, bir milletin kendi kaderini kendi elleriyle çizme kararlılığının en güzel simgesidir ve sadece Türk milleti için değil, bağımsızlık mücadelesi veren tüm uluslar için de ilham kaynağıdır.

Bize özgür bir ülkede yaşama fırsatı sunan Cumhuriyetimizin yüz yılını geride bıraktık. Aydınlık ve daha güçlü bir gelecek için şehitlerimizin mirasına sahip çıkmamız, zafere ulaşma yolunda verilen emeklerin değerini bilmemiz ve en önemlisi birlik ve beraberliğimizin önünde hiçbir engelin duramayacağını gelecek kuşaklara anlatmamız gerekiyor. Bu nedenle Cumhuriyet yolundaki en önemli taşlardan birini benzersiz bir zaferle yerine koyan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni çok iyi bilmemiz ve anlamamız gerekiyor. Bu yazımızda Büyük Taarruz’a ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne odaklanacak, elde edilen zaferin siyasi ve askeri açıdan önemini, dünyada uyandırdığı yankıları sizinle paylaşacağız.

30 Ağustos 1922 Tarihinin Önemi Nedir?

Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da diğer adıyla Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin gerçekleştiği 30 Ağustos 1922 tarihi, işgal altındaki bir milletin Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde üç yıldır yürüttüğü büyük kurtuluş mücadelesinin kesin ve kalıcı zafere ulaştığı gündür.

Dumlupınar Muharebesi aslında 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un son ve en önemli aşamasıdır. Kazanılan zaferle birlikte Yunan ordusu büyük bir mağlubiyete uğrayarak Anadolu'dan çekilmek zorunda kaldı; bu durum Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki en büyük engelin ortadan kalkması anlamına geliyordu.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin önemini daha iyi anlamak için Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın zaferden iki yıl sonra Zafertepe Çalköy’de yaptığı konuşmaya bakmamız yeterli. Başkomutan, 30 Ağustos 1924’te verdiği söylevde şöyle diyor:

“30 Ağustos zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlere doludur. Ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimizde değil dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbelli ki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı.”

Peki Büyük Taarruz kararı nasıl alındı ve zafere yürüyüş nasıl planlandı? Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin detaylarına girmeden önce Anadolu topraklarının hemen her köşesinde üç yıldır süren milli mücadelenin önemli kilometre taşlarına bir göz atalım.

Türk Kurtuluş Savaşı ve Dumlupınar Meydan Muharebesi

1. Dünya Savaşı’nı sonlandıran Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918 yılında imzalandı. 25 maddeden oluşan mütarekenin şartları çok ağırdı. İtilaf Devletleri Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını işgal edecek, Osmanlı Ordusu terhis edilecek, eldeki silah ve mühimmat teslim edilecek, bütün haberleşme ağı İtilaf Devletleri’nin memurlarına bırakılacaktı. Hepsinden acısı mütareke, İtilaf Devletleri’ne güvenliği tehdit edecek bir durum ortaya çıktığında diledikleri yeri işgal etme hakkı tanıyordu. Bu Osmanlı Devleti’nin fiilen devlet olma özelliğini kaybetmesi anlamına geliyordu.

Mütarekenin imzalanmasının ardından işgallerin başlaması gecikmedi. Ülkenin dört bir köşesi İngiliz, Fransız, İtalyan kuvvetlerinin kontrolü altına girdi. İtilaf gemileri İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına demir attı. Bardağı taşıran son damla arkasına İngiliz ve Fransız desteğini alan Yunan kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919 günü İzmir’i işgal etmesi oldu. İşgal büyük tepki gördü. Gazeteci Hasan Tahsin tarafından sıkılan ilk kurşun, Anadolu’daki direniş hareketlerinin de fitilini ateşledi.

İşgallerden büyük rahatsızlık duyan ve vatanın kurtuluşu için çareler arayan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Anadolu’ya geçmeye çalışıyorlardı. Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine tayin edilmesi bunun yolunu açtı ve 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıktı. Asıl amacı milli mücadeleyi başlatmaktı. Halkı mücadele fikri etrafında birleştirmek için çalışmalara hemen başladı. Önce Amasya Genelgesi yayınlandı, ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri düzenlendi. Erzurum Kongresi kararları “mevcut sınırları ile vatanın bir bütün” olduğunu vurguluyor ve saltanat hükümetini milli iradeye tabi olmaya çağırıyordu. Sivas Kongresinde ise Misak-ı Milli esasları belirlendi, Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder hale geldi, manda yönetimi kesin olarak reddedildi ve ulusal örgütlenme tüm vatanı kapsadı.

12 Ocak 1920’de İstanbul’da Meclis-i Mebusan toplandı. Anadolu’da başlayan hareketin İstanbul ayağının gayretleri ile Misak-ı Milli kabul edildi. Ancak bu durum İtilaf Devletleri tarafında hoş karşılanmadı. Yapılan baskılar sonucunda hükümet değişse de sonuç değişmedi ve İstanbul 16 Mart 1920’de resmen işgal edildi, Meclis-i Mebusan dağıtıldı.

Durumu değerlendiren Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanması için gereken hazırlıkları başlattı. Yeni seçilen ve İstanbul’dan da katılan mebuslardan oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 günü açıldı.

Düzenli Orduların Kurulması ve Cepheler

Amasya Genelgesi ile başlayan ve meclisin açılması ile yeni bir boyut kazanan siyasi gelişmelerin yanında Anadolu’nun farklı noktalarında işgallere karşı mücadele sürüyordu. Yaklaşık 1,5 yıl bölgesel olarak süren Kuvayımilliye hareketi düzenli orduların temelini oluşturdu.

İşgal güçleriyle mücadele, farklı cephelerde devam etti. Mondros Mütarekesi’nin ilgili hükümlerine göre dağıtılmayan tek ordu olan Kazım Karabekir Paşa komutasındaki 15. Kolordu, Şark Cephesi Komutanlığına çevrildi. Bu cephedeki mücadele, Giresun-Mersin çizgisinin doğusunda kalan Anadolu coğrafyasını ele geçirmeye çalışan Ermenilere karşı verildi. Sarıkamış ve Kars’ı Ermeni işgalinden kurtaran Türk ordusu, 7 Kasım 1920’de Gümrü’ye girdi. Ermenilerin ateşkes istemesi sonucu 3 Aralık 1920 günü Gümrü Antlaşması imzalandı ve doğu sınırımızın güvenliği sağlandı.

Maraş, Antep ve Urfa bölgesinde yoğunlaşan Güney Cephesi çatışmaları ise işgalci Fransız güçleri ile TBMM’ye bağlı Kuvayımilliye güçleri arasında gerçekleşti. Maraş’ta Sütçü İmam’ın başlattığı direniş halkın desteği ile büyüdü ve şehir Fransız işgalinden kurtuldu. Antep’te Fransız işgaline karşı yaklaşık on ay boyunca büyük bir direniş sergilendi. Urfa’daki direniş Fransız kuvvetlerinin geri çekilmesi ile sonuçlandı. Bu cephedeki mücadeleler 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması ile nihayete erdi. Fransızlar, Hatay dışında işgal ettikleri yerlerden çekilerek müttefiklerinden ayrıldılar.

Milli Mücadele’nin en yoğun ve kanlı çarpışmalarının yaşandığı Batı Cephesi’nin mücadelenin de odak noktası olduğunu söyleyebiliriz. Bu cephede, İzmir’in işgalinden sonra ilerlemesini sürdüren Yunan ordularına karşı Kuvayımilliye hareketi ve küçük askeri birliklerle sürdürülen mücadele düzenli ordunun kurulması ile farklı bir boyut kazandı.

İnönü Zaferleri ve Sakarya Meydan Muharebesi

İnönü Muharebeleri, Türk ordusunun Yunan kuvvetleri karşısında kazandığı ilk zaferler oldu. Yunan ordusunun Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmek amacıyla başlattığı taarruz başarılı bir savunma ile 11 Ocak 1921 günü geri püskürtüldü. Birinci İnönü Muharebesi’nin ardından Yunan ordusu tekrar taarruza geçti ve İsmet Paşa komutasındaki Türk ordusu, 31 Mart günü düşman kuvvetlerine çok daha ağır bir yenilgi yaşattı. Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerinin Kurtuluş Savaşı’nın gidişatında önemli bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Düzenli orduların gösterdiği başarı, bağımsızlık mücadelesine olan inancı güçlendirirken diplomatik ilişkilerde de önemli bir avantaj sağladı. Türk ordusunun Sakarya Meydan Savaşı'nda kazanacağı büyük zafer için önemli bir zemin hazırladı.

Kazanılan zaferlere rağmen Yunan kuvvetleri ilerlemeye devam ediyordu. 1921 yılının Temmuz ayına geldiğimizde Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar da Yunan ordularının eline geçmişti. Moraller bozulsa da önemli adımlar atıldı. Öncelikle meclis Mustafa Kemal Paşa’ya üç ay süreyle Başkomutanlık yetkilerini verdi. Ardından Tekalif-i Milliye emirleri yayınlandı. Emirler, neredeyse kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan bir milletin elinde kalan son imkânları seferber etmesi anlamına geliyordu. Bedeli ödenmek üzere ordunun ihtiyacı olan iaşe ve giyim malzemelerine ve savaşa elverişli araçlara el kondu. Doğu Cephesi birlikleri Batı Cephesi’ne kaydırıldı. Türk ve Yunan orduları 23 Ağustos günü Sakarya yakınlarında karşı karşıya geldi ve 22 gün 23 gece sürecek olan Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Savaş, hem siyasi hem de askeri açıdan bir dönüm noktasıydı ve temel stratejisi Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” sözüydü. Kazanılan zafer adeta bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun simgesiydi ve dünyada da büyük yankı uyandırdı. Bir yıl sonra Anadolu topraklarını düşman işgalinden tamamen temizleyecek büyük harekât için hem siyasi hem de askeri anlamda stratejik hazırlıklar yapmaya olanak sağladı.

30-agustos-2024
​ ​

Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi

Büyük Taarruz için hareket kararı 1922 yılının Haziran ayında alındı. Hazırlıklar büyük bir gizlilik içinde tamamlandı. Afyon’un Şuhut kasabasında bulunan karargâhtan bölgenin en yüksek tepesi olan Kocatepe’ye uzanan ve yaklaşık 14 kilometre süren zafer yürüyüşü 25 Ağustos gecesi başladı. Taarruz emri ise 26 Ağustos günü sabaha karşı verildi. 29 Ağustos gününe kadar kesintisiz süren taarruzda Afyonkarahisar geri alındı, bütün Yunan tümenleri kuşatıldı, çekilme istikametleri ve ulaşım yolları kesildi. Yunan orduları Dumlupınar mevzilerine çekilme kararı aldı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos günü hücum emri verdi ve saldırıyı bizzat Zafertepe’den yönetti. Gün boyu süren muharebede Yunan ordusu tamamen etkisiz hale getirildi ve Dumlupınar Meydan Muharebesi büyük bir zaferle kazanıldı. Aynı günün akşamı Kütahya da geri alındı. Bu noktada Yunan ordularının yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek amacıyla ordunun İzmir’e kadar ilerlemesine karar verildi. “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri ile başlayan takip harekâtında sırasıyla Uşak, Balıkesir, Aydın, Manisa ve son olarak 9 Eylül günü İzmir Yunan işgalinden kurtarıldı.

Dumlupınar Meydan Muharebesine Katılan Önemli Kişiler Kimlerdir?

Taarruzun hemen öncesindeki teşkilat planına göre ordumuz 18 piyade ve 5 süvari tümeninden meydana geliyordu. Komuta heyeti ise Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa, 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa, 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki (Subaşı) Paşa, 5. Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) Paşa ve Kocaeli Grup Komutanı Kurmay Albay Halit’ten oluşuyordu.

12 piyade, 1 süvari tümeni, 6 bağımsız alay ve lojistik destek birliklerinden oluşan Yunan ordularına ise Georgios Hatzianestis, Nikolaos Trikupis, Kimon Digenis ve Petros Sumilas komuta ediyordu.

Dumlupınar Meydan Muharebesi Türk Kurtuluş Savaşını Nasıl Etkiledi?

Mondros Ateşkes Anlaşması ve Sevr Barış Antlaşması Türk milletini Anadolu topraklarından çıkarmayı hedefliyordu. 1919’da başlayan ve üç yıl boyunca büyük bir kararlılıkla yürütülen Kurtuluş Savaşı boyunca Türk milleti maddi ve manevi bütün kaynaklarını seferber etti. Savaşın son evresini oluşturan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan Muharebesi büyük bir zaferle sonuçlandı ve üç yıl süren silahlı mücadelenin sona ermesini sağladı.

Bu büyük başarının ardından imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Kurtuluş Savaşı’nın sebebini oluşturan Mondros Ateşkes Antlaşmasının hükümleri geçersiz kılındı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kimliği hukuki olarak İtilaf Devletleri tarafından tanındı. Doğu Trakya silahlı çatışma olmadan düşman işgalinden temizlendi. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile bağımsızlığımızı tüm dünya kabul etti. Zafere giden yolda atılan her adım bizi tam bağımsızlığa taşıdı ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.

30 Ağustos Zaferine Uluslararası Tepkiler Nelerdi?

Türk ordusunun 26 Ağustos 1922 günü başlattığı Büyük Taarruz, tıpkı Yunan kuvvetleri gibi Avrupa’yı da şaşkınlığa uğrattı. O günün koşulları altında haberler geç ulaşıyordu ve Anadolu’daki gelişmeler daha çok Yunan kaynaklarından takip ediliyordu.

İngiliz basının bir kısmı Yunanistan'ın destekçisi ve İstanbul ile Boğazlar bölgesindeki çıkarlarını korumak isteyen bir ülke olarak, Türk zaferini endişeyle karşılarken bir kısmı ise Türklerin başarılarını gizlemeden yayınlamayı tercih etti. The Times gazetesi, Büyük Taarruz'un başarısını "Türklerin olağanüstü askeri zaferi" olarak nitelendirdi. Ancak gazete, bu zaferin Yunan hükümeti üzerinde büyük bir baskı oluşturacağını ve İngiltere'nin bölgedeki politikalarının ciddi bir şekilde sorgulanacağını da belirtti. Bazı İngiliz gazeteleri, zaferin İngiliz dış politikası açısından bir başarısızlık olduğunu vurguladı ve Türk ordusunun askeri gücünü öne çıkardı.

Daha ılımlı bir tutum sergileyen Fransız basını ise Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kazanılan zaferi büyük bir başarı olarak değerlendirdi. İtalyan basını Büyük Taarruz’a ilişkin haberleri kamuoyuna aktardı. Eylül ayının ilk haftasından itibaren ise Türklerin başarılarına ve zafere odaklı haberler vermeye başladı.

Askeri Tarih Açısından Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin Önemi Nedir?

Bir taarruz muharebesinde düşman kuvvetlere karşı personel, silah, teçhizat üstünlüğü sağlamadan, son derece sınırlı olanaklarla kısa süre içinde zafer kazanmak çok sık görülen bir başarı değildir. Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi bu nedenle askeri açıdan da oldukça önemlidir.

Harekâtın işgal altındaki vatan topraklarını kurtarmak ve barışı sağlamak gibi son derece kesin bir hedefi vardı. Bu hedefin elde edilmesi için düşman kuvvetlerinin geniş çaplı bir taarruzla yok edilmesi gerekiyordu. Sakarya Meydan Muharebesi’nde gösterilen üstün başarıya rağmen gerçekçi bir yaklaşımla, ordunun hazırlanabilmesi için yaklaşık bir yıl geçmesi beklendi. Böylece hedefin güce uygun olması sağlandı.

Hazırlıklar gizlilik içinde gerçekleştirildi. Alınan tedbirler ile düşman istihbaratına engel olundu hatta etkili bir yanıltma operasyonu ile Yunan istihbaratı aldatıldı. Ayrıca savaş hazırlıkları sürerken yürütülen diplomatik ilişkiler ve barış girişimleri Türk tarafının zaafı olarak algılandı. Taarruz hiç kimsenin beklemediği bir zamanda, yaz sonunda başlatıldı. Gizleme ve yanıltma operasyonları ve zamanlamanın yanı sıra ordunun gece yürüyüşleri ile ilerlemesi o kadar başarılıydı ki taarruz başladığında Yunan ordusunun komuta subayları Afyon’da düzenlenen bir balodaydı.

Büyük Taarruz ve bizzat yönettiği Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan Muharebesi’nin her aşamasında Atatürk’ün askeri dehasının izlerini görmemiz mümkün. Öyle ki planladığı hızlı ve ani saldırı stratejisi “yıldırım harbi” teorisinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı ve bu yaklaşım II. Dünya Savaşı’nda Almanların temel savaş doktrinini oluşturdu.

30 Ağustos'u Anma: Türkiye'de Zafer Bayramı

Tarihimizin dönüm noktalarından birisi olan Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi için ilk tören, şehitlerimizi anmak amacıyla Dumlupınar’ın Çal Köyü yakınlarında, 1924 yılında düzenlendi. Başkumandan Zaferi adıyla düzenlenen törene Gazi Mustafa Kemal Paşa da katıldı ve bir konuşma yaptı.

1926 yılında ise zafer gününün Türk kara, deniz ve hava kuvvetleri için bayram ilan edildiğine dair kanun çıkarıldı. Kutlamalar uzun yıllar boyunca dar bir çevrede gerçekleşti. Ancak 2005 yılında; ordumuzun Afyon’un Şuhut kasabasından taarruzun başladığı Kocatepe’ye ulaşmak için izlediği yol “Zafer Yolu” adıyla tescillendi. O tarihten bu yana kutlamalar her yıl daha da artan bir coşku ve kalabalıkla gerçekleştiriliyor, binlerce kişi şehitlerimizin anısına Zafer Yolu’nu birlikte yürüyor.

Türkiye Finans 4. Kez Zafer Yürüyüşü’nde Yerini Alıyor

Dört yıldır çalışanları ile birlikte Afyon Zafer Yürüyüşü’ne katılan Türkiye Finans, zaferin 102. yılında da Kocatepe’ye uzanan 14 kilometrelik zorlu gece yürüyüşünde yerini alacak. Banka, her yıl olduğu gibi bu yılda hem yürüyüşe katılanlara hem de uzaktan da olsa kalbi Zafer Yolu’nda olanlara özel bir çalışma hazırladı.

Türkiye Finans’ın geçmiş yıllardaki Zafer Yürüyüşü filmlerini izlemek için tıklayın:

2023 Afyon Zafer Yürüyüşü Linkte
2022 Afyon Zafer Yürüyüşü Linkte
2021 Afyon Zafer Yürüyüşü Linkte

30 Ağustos Zaferi’ne Yürürken Atatürk’ün Yanı Başında Yer Alın!

Türkiye Finans, 30 Ağustos Zafer Bayramı’na özel olarak, Atatürk’ün Türk ordusu ile birlikte Şuhut’tan Kocatepe’ye uzanan 14 km’lik Zafer Yürüyüşü’nü dört saatlik bir dijital deneyime dönüştürdü. YouTube ve Spotify’da yayınlanan dört saatlik ses kaydını dinleyen herkes, 30 Ağustos Zaferi’ne yürürken Atatürk’ün yanı başında olduklarını hissedecek, zaferi onun sesinden adım adım yaşama şansı elde edecek.

Bu projede, Atatürk’ün günümüze ulaşan videolarından alınan örnekler yapay zeka ile yeniden oluşturuldu. Mustafa Kemal’in, Nutuk’ta ve tarihi notlarında yer alan Büyük Taarruz anekdotları onun anlatımıyla özel bir ses kaydına dönüştürüldü. 102 yıl önce Afyon’da yaşanan bağımsızlık mücadelesinin Şuhut’tan Kocatepe’ye uzanan ve 4 saat süren kesiti anbean tüm ortam sesleriyle canlandırıldı.

26 Ağustos 1922 gecesinde Zafer Yürüyüşü’nün başladığı saatte YouTube ve Sportify’da yayına giren kaydı dinleyenler, ülkemizi bağımsızlığa götüren dört saatlik yürüyüşü ilk günkü heyecanı ve coşkusuyla yaşama şansı bulacak.

Zafer Yürüyüşü’nü Mustafa Kemal’e kulak vererek dinlemek için tıklayın​.

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. İşbu blog sayfası aracılığı ile sunulan tavsiyelere dayanarak alınan/alınacak yatırım kararlarının ve yapılan/yapılacak alım satım vb. işlemlerinden ve bu işlemlerin olası neticelerinden Türkiye Finans Katılım Bankası AŞ herhangi bir surette sorumlu değildir.



En Çok Okunan Bloglar